Yusuf Cengiz’in 21 yıllık mektubu torunlarına ulaştı: ‘Barış isteyin’
Yazar arkadaşım Hüseyin Cengiz, Mehmet Çetin’in mezarı başında şunları söylemişti: “Mehmet Çetin önce babamın yoldaşıydı. Sonra benim de yoldaşım oldu. Önce babam, sonra yoldaşım gitti.”
Mehmet Çetin ile Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Cengiz arkadaştı, evet yoldaştı. 10 yılını cezaevinde geçiren bir şair ile tüccarın arkadaş olması imkansız gibi görünebilir. Ancak yer Dersim ise şaşırmaya gerek yok. Yusuf Cengiz de 12 Eylül faşizminden acı çekti, hapis ve sürgün yaşadı.
Beni Yusuf Cengiz’le tanıştıran Mehmet Çetin oldu. Dersim ziyaretlerimizden birinde Yusuf, Cengiz’den zerfet istedi. Yusuf Cengiz’in evinde zerfetin nasıl bir yemek olduğunu öğrendim. Bana sorarsanız lezzeti basit, zayıf bir yemekti. Belki de İstanbul ve Amsterdam’da yaşadığı için Mehmet Çetin özlemle, iştahla yemeğe kaşığını sallıyordu.
Daha sonra Dersim’de, İstanbul’da, Diyarbakır’da Yusuf Cengiz’le defalarca karşılaştık. Muhteşem bıyıklı, sempatik göbekli, samimi gülüşlü bir adamdı. Bazen susar, karşıdakini hiç konuşmayacakmış gibi dinler, sonunda mantıklı ve haklı cümleler kurardı. Bana Yeşilçam filmlerindeki karakterleri hatırlattı ve bu yüzden onu biraz daha sevdim.
Ama ona olan sevgimin nedeni bununla sınırlı değildi. Yusuf Cengiz yoksulluktan ve devrim çabasından gelmiş bir insandı. Hem ders verirken hem de iş yaparken örgütlüydü. Ayrıca ÖDP’nin il başkanı ve kentin Ticaret ve Sanayi Başkanı oldu. Ama onu açlık grevinde ya da yürüyüşün ön saflarında da görmek mümkündü. Dersim’in doğasını, kültürünü ve inançlarını savunmakla kalmamış, yazdığı kitapla bunun kayıt altına alınmasını da sağlamıştır.
MEKTUP 5 YIL SONRA GELİYOR
Böyle bir babanın oğlu olan Hüseyin, akşam birlikte yemek yerken “Babamdan mektup aldık” dedi. Belki şaka yapıyordur ya da bir karışıklık vardır diye düşündüm. Çünkü o güzel insan Yusuf Cengiz 2018 yılında vefat etti. PTT’nin 2002 yılında düzenlediği “Cumhuriyetimizin 100. Yılı 2023’e Mektup Kampanyası”na Yusuf Cengiz’in katılacağı kimin aklına gelirdi.
Eşi Fidan’la 2002 yılında yazıp imzaladığı mektup şu cümleyle başlıyor. “Sevgili oğullarım Hüseyin ve Necdet Ulaş Cengiz aracılığıyla tüm torunlarımıza aktarılmak üzere yazıyorum.”
TORUNLARA TAVSİYE
“Sevgili Torunlar!” Bir çağrıyla başlayan 4 sayfalık mektup şu sezgiyle devam ediyor: “Bu mektubu aldığınızda belki ben hayatta olmayacağım ve babalarınız size hayatımla ilgili bilgiler verecek.”
Yusuf Cengiz daha sonra torunlarına kendini tanıtır. Kutuderesi bölgesinde babasıyla birlikte kahvehane işlettiklerini, öğretmenlik yıllarını, kırtasiyecilik günlerini anlatıyor. İş hayatında attığı adımların, çocuklarının ve torunlarının ekonomik açıdan rahat bir yaşam sürmesi için olduğunu anlatıyor. Her baba gibi çocuklarının ve torunlarının da kendisi gibi kötü bir çocukluk geçirmesini istemiyor:
“Düşüncelerimizden dolayı bu sistemde çok sıkıntı çektik. Sistem yeterince gelişmediği için bizim yaşadığımız sıkıntılara düşmemeniz ve geçiminizi sağlayabilmeniz için size bir fırsat sunuyorum. Kimseye bağlı olmadan.”
Yusuf Cengiz, geride bıraktığı işi oğulları ve torunlarının yürüteceğinin bilincindedir. Bu nedenle bir tavsiyesi daha var: “İşinize sahip çıkın, yanınızda çalışacak insanlara saygılı olun, onlara insan gibi davranın ve en büyük değerin insan olduğunu unutmayın.”
‘ÖNümüzde SEÇİMLER VAR’
Yusuf Cengiz, torunları için yaşadıklarını ve ülkenin mevcut durumunu şöyle özetliyor: “Ülkedeki sistem herkese eşit yaşam olanakları, ‘sağlık, eğitim ve istihdam’ sağlasaydı, kendimizi bu kadar yormazdık. Bu sistem bizi de köleleştirdi ve hiçbir zaman kendimiz için yaşayamayız.” “Ekonomik durumumuz düzeldikçe yaşımız da arttı.”
Yusuf Cengiz mektubun devamında şu dileği dile getiriyor. “20 yıl sonra bu mektubu aldığınızda, insanların birbirine ihtiyacının olmadığı, dolandırıcıların, hırsızların, işkencecilerin olmadığı, insanların kendi dilini ve kültürünü özgürce yaşayabildiği bir ülkede yaşamanızı diliyorum.”
Bu satırların hemen ardından Yusuf Cengiz, ÖDP İl Başkanı olduğunu belirterek siyasi ortamdan memnuniyetsizliğini dile getiriyor. Ancak güzel günlerin geleceğine dair umudunun hala devam ettiğini açıkça ifade etti: “3 Kasım 2002’de seçim olacak. Bu seçimde sosyalistler yüzde 1-2 gibi küçük bir oy alacak. Çünkü bu seçimde” Ülkede insanlar sürekli düzen partileri tarafından kandırılıyor. Umarım sizin zamanınızda insanlar uyanır ve yanlıştır derler.” “Dünya ve Türkiye özgür bir yönetime sahip olacak, çalışanlar haklarını alacak ve insanca yaşayacak.”
ELEMENTLERDE ÖNERİLER
Mektup “Size önerilerimiz” ile bitiyor. Elementler halinde yazılan bu sayfada teklifler şu şekilde sıralanıyor:
– İnsanları küçümsemeyin, üzmeyin, kardeşlerinizi sevin,
– Fakirlere sahip çıkın, onların zulme uğramasına seyirci kalmayın,
– Açık sözlü olun, ikiyüzlü olmayın, saçma sapan konuşmayın, dedikodu yapmayın,
– ‘Elinle, dilinle, belinle’ sözüne sadık kal,
– Yaşlılara Saygı göster,
– Dünyada ve ülkede barışı ve demokrasiyi aramak,
– Unutmayın, demokrasi herkesin ihtiyacı olduğu zaman gelecektir.
Hiç şüphe yok ki Yusuf Cengiz bu önerilerini kendi yaşam pratiğinden süzerek torunlarına sunuyor. Onun bu öneri, tahmin ve duygularını 20 yıl önce düşünüp aktarmanın bir yolunu bulması sadece torunları için değil, torunları yaşında olan herkes için değerlidir. Kardeşimin, dostumun, yoldaşımın mektubuyla tanışmak benim için de değerliydi. Onun insani sıcaklığıyla, güçlü iradesiyle, gelecek hayaliyle ve samimiyetiyle 21 yıl önce yazdığı satırlarda karşılaşmak buruk bir mutluluktu. Yattığı yerin sana zarar vermesine izin verme.